İstanbul’da 1971 yılında doğan Burak Algon, aileden yelkenci .Hem dedesi hem de babası iyi bir denizci olan Algon, 5 yaşında optimistle başlamış yelkene. Bir daha hiç kopmamış denizden. Çeşitli sınıflarda yarışmış ve halen en büyük tutkusu, yelken yarışları. 2003 yılında Bodrum’a gelen Algon, babası ile tekne üretimi yapmış bir süre. Daha sonra başladığı yelken imalatı ve servisine halen devam ediyor. Aynı zamanda X-35 marka teknesi ile gruplara ve şirketlere, yelken eğitimleri verip yarışlara giriyor.
Yıllardır yelkeni başkalarına öğretmeyi çok seviyor
Bildiklerini öğretmeyi çok seven bir insan olduğunu belirten Algon, bu yüzden yılda 163 yarışa giriyor. Her yerde farklı ekiplerle yarışan Algon, bildiklerini başkalarına aktardıkça daha da mutlu oluyor. Yeni denizci ve yelkencileri gördükçe daha çok hevesleniyor. Bu heves Burak Algon’un, ilginç bir rekorun sahip olmasını da sağlıyor. Algon, Bodrum, Marmaris ve Çeşme’de ocak ayında başlayan kış trofelerinin üçünde de yarışan tek yelkenci.
Yıllardır Bodrum’dan Marmaris ve Çeşme’ye yelken açıyor
23 yıldır Bodrum’da yarıştığını hatırlatan Algon, “Buradan devamlı Marmaris ve Çeşme’ye gidip geliyoruz. Sadece yarışlara gidip gelmek için aylık ortalama 480 mil yol yapıyorum. Marmaris’e giderken bir aksam Bozukkale Koyu’nda konaklama yapıyorum. Marmaris dönüşünde ise direkt rota Bodrum. Çeşme yolunda ise gidiş ve gelişte direk rota yapıyorum. Hava şartları çok ağırlaşmadığı takdirde Marmaris 14 saat, Çeşme 18-19 saat sürüyor” dedi.
Yılların Tecrübesi; Yanında biri olmadan yelken açmıyor
Genelde yarışlara giderken havanın hep %80 kafadan geldiğini ifade eden Algon, “Ben denizde olmayı sevdiğim için bu yolları zevkle yapıyorum. Bazen de genişten sert hava oluyor, işte o zaman değme keyfime. İki kere Çeşme’den dönüşte yasadık, 35-38 poyraz ile döndük. Sadece yol genoamız ile 14-15 mille yol rekoru kırdık. 14 saatte Bodrum’a ulaştık. Bodrum’a veya Marmaris’e ulaştık diyorum çünkü ben 2 saat bile olsa mutlaka yanımda yelkeni bilsin, bilmesin bir kişi olmadan denize çıkmam. Ve benimle yola gelen insanlardan da hiçbir ücret talep etmem. Birçok yeni arkadaş bu sayede denizci oldu. Gelmek isteyen herkese kokpitimizde yer bulunur” diye konuştu.
Perşembe gidiyor, salı dönüyor
Yarışlara katılmak için genelde perşembe günü Bodrum’dan yola çıktığını kaydeden Algon, sözlerine şöyle devam etti; “Hafta sonu yarıştıktan sonra salı sabahı Bodrum’a dönmüş oluyorum. Arada 2 gün Bodrum’da boşluğum oluyor. O arada hem şirketimiz Boyes’in servis işlerini halledip hem de dinlenme zamanı buluyorum. Teknemizi Bodrum trofesinde ortağım Selda kullanıyor. Ben bu sene Bodrum’a başka tekne ile girmeyeceğimden dolayı biraz daha rahat olacağım. Buradaki işlere ve oğluma biraz daha fazla zaman ayırabileceğim.”
Yelken yarışlarının adrenalini
Burak Algon, “En çok nerede yarışmayı seviyorsunuz” sorusuna ise şöyle cevap verdi, “Ben yarışmayı çok seviyorum. Şöyle ki bazen transferlerde dahi sıkılıp yelkenlere trim yapmaya başladığım oluyor. Kısacası ben her denizde o iki düdük arasındaki adrenalini, konsantrasyonu ve bunun sonucunda elde edilen başarıyı seviyorum. Bölgesel olarak tabii ki her yer farklı. Marmaris’in hafif havasında yarışmak, Bodrum’un sağanaklı esen havası ve pek bilinmeyen akıntılarıyla uğraşmak ve Çeşme’nin kaba dalgasında yarışmak… Farklı zorluklarda, farklı teknikler gerektiren parkurlar.”
Yelken yaparken denizde yıllarını gözden geçiriyor
Denizde olmanın kendisine öncelikle mutluluk ve özgürlük verdiğini vurgulayan Algon, “Yarış aralarında yaptığım transfer yolları ise bana rahatlama, düşünme, hayatı gözden geçirme ve yeni projeler üretmek için sakin zamanlar sağlıyor. Yarışlara dair aslında hedefim belli, daha çok denizci ve yarışçı yetiştirip birçok deniz insanı yaratmak. Laf aramızda böyle uzun deniz yolculukları, uzun yarışlar pek bana göre değil. Daha çok aksiyon olması gerekli benim yarışlarımda” diyerek hedeflerini de açıklamış oluyor.
“Yeni başlayanlara iyi öğretilmeli”
Burak Algon, iki önemli konuya dikkat çekerek sözlerini bitiriyor; “Öncelikle lütfen teknenize ekip kurarken; %80 yeni başlayan arkadaşları alıp onların yanına 3 tane tecrübeli yelkenci verip, yeni başlayanlara sadece kırmızı, mavi veya sarı ipi çek demeyin. O iplerin ne işe yaradığını öğretin ki insanlar teknik olarak da gelişip yarışmaktan, denizden zevk almaya başlasınlar. Diğer konu ise IRC handikap sisteminden ORC’ye dönüş. Bu yarışmaya başladığımız son sistem tekne performansı üzerine kurulmuş bir sistem. Sen tekneni ne kadar yüksek performansta kullanırsan o kadar çok başarılı oluyorsun. Burada babamın bana yat yarışlarına başladığım ilk yıllarda söylediği bir söz aklıma geliyor. Yarış denizde kazanılır.”